|
=> Daha kayıt olmadın mı?
SensizLikteN
Forum - Ümit Yaşar Oğuzcan (sahibini Arayan Mektuplar)
KLarK (şimdiye kadar 165 posta) | | 1.MEKTUP
Geceydi...Bütün insanların çırılçıplak olduğu bir zamandı.
Onları düşünüyordum; gümüş tepsilerdeki kristal kadehlerden zamanı
yudumlayan insanları düşünüyordum. İrili ufaklı aynaların karşısında enseleri
bembeyaz kadınlar boyanıyordu.
Uzun uzun parmakları vardı kadınların ..Öpülmeye alışmış olgun dudakları vardı. Kocaman kocamandı kalçaları.
O kadınları düşünüyordum.
Bir kurt bir geyiği kovalıyordu yüreğimde. Geyik soluk soluğaydı, yorgundu,
bitkindi. Karların üzerinde akıp giden bir yıldız gibiydi. Koşuyordu. Koşmak
kurtuluş değildi belki, ama bir ümitti. Koşmalıydı.
Oysa birer namlu ağzıydı kurdun gözleri. Avına güvenle, şehvetle yaklaşıyordu.
Yeni bilenmiş, sedef saplı bıçaklara benziyordu dişleri , bütün dileği et ve kandı.
İstese geyiğe hemen yetişebilirdi, ama uzasın istiyordu bu şehvetli koşu,
bu bütün damarlarına yayılan sarhoşluk bitmesin istiyordu.
Ben seni düşünüyordum. Çünkü geceydi. Sevişme zamanıydı insanların.
Yalnızdım. Beni kuşatan duvarlar birer beyaz çarşaftı bu saatte. Kapılar
tüylü, yumuşak battaniyelere benziyordu.
Ben seni düşünüyordum. Kim bilir ne güzeldin soyunduğun zaman? Nasıl kadındın?
Nasıl öpüşürdün kim bilir? Nasıl kadın kadın kokardı her yerin? Tutup avuçlarıma
sığdırıyorum seni, gözlerime, dudaklarıma sığdırıyorum.
Sensiz kahrolmak vardı. Seninle yaşamak vardı dolu dizgin.
Seninle her gece birbirimizi yenilemek vardı odalarda.
Odalara sığmamak vardı. Bir sel gibi taşmak vardı gecelerden.
Elimi uzatsam tutabilirdim seni. öyle yakındın. Zamana kokun sinmişti.
Belki de uzaktan günlerce koşsam yetişemezdim sana. Zamana kokun sinmişti.
Tuttum resmini indirdim duvardan.
Duvar ağlamaya başladı..... | | | | KLarK (şimdiye kadar 165 posta) | | 2.MEKTUP
Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak.. Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun yada bir başkasını, bir başkasını..
Hiç gel demeyeceğim sana.. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç saklan Seni aramak istiyorum.
Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgarların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!
Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım. Saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı. Ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulursam seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik olmalı. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.
Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim.. | | | | KLarK (şimdiye kadar 165 posta) | | 3.MEKTUP
Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine. Neredeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz. işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.
Aranmakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yinede memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver, ellerini. öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni. Titreme, yanıyorsun. Koluma yat, sağ erkek koluma, güçlü erkek koluma. Dağılsın saçların, bırak. Nasıl olsa onları da öpeceğim tutam tutam. kulak memelerini, gür kaşlarını dudaklarını da öpeceğim. Dolgun dudaklarını seven, gözlerini, artık yaşamıyoruz. Belki de yaşamak bu, bizim bilmediğimiz. Öyleyse yeni yeni başlıyoruz yaşamalara, derin nefes almalara, o ölümsüz olmalara. Bir ekşi elma ısırıyordum, dişlerim kamaşıyordu omuz başlarını gördükçe ve biraz sen oluyordum sevdikçe, sevildikçe. diyordun, inadına yakıyordum. Yalvarıyordun, çıldırıyordum. Hiç ağlamadın. Ağlasan ne değişecekti. Ama ağlamadın işte yükseldin, yüceleştin. Tanrılaştın bir yerde. Öyle güzeldin anlatılmaz. Anlımdan ter boşanıyordu, saçlarım yapış yapış olmuştu. Yüz merdiven inip yüz merdiven çıkıyordum bir dakikada. Derin bir kuyudan su çekiyordum. Bir mağara ağazından sana sesleniyordum. Karanlıklar içinde birbirimizi aydınlatıyorduk. Sağır bir zamandı yaşadığımız. Sağır ve merhametsiz. Kör bir geceydi yumruklayan kapıyı, kör ve dilsiz. Artık hiç sönmeyecektik biliyorum....
| | | | KLarK (şimdiye kadar 165 posta) | | 4.MEKTUP
Senden hiç ayrılmamak vardı. Zamanı durdurmak, bütün saatleri
parçalamak vardı. İsyan içindeydim. Neydi bu çaresizlik?
Bizi çepçevre saran bu dört duvar neydi?
Bir ara Tanrıyı düşündüm, peygamberleri, dinleri, kitapları düşündüm.
Boş inançlarımız mıydı çaresizliği yaratan?
O bizim eserimiz miydi? Öyleyse neden bizden büyüktü, güçlüydü?
Bunca yıl neyi aramış, kimi özlemiştim? Madem ki benim olmayacaktın
neden seni karşıma çıkardılar? Kim yaptı bunu? Bu kötülükler
kimin eseri? Tanrının işi yokta bizi mi görsün? Öyleyse kime inanacağız?
O kitaplar ki sabırdan bahsediyor. Ama ne kadar? Nereye kadar?
O dinler ki duadan bahsediyor. Kime, niçin ve ne zaman?
O peygamberler hiç sevmediler mi?
Ben sana inanıyorum kitaplara değil.
Ben seni istiyorum. Dua değil. Sabır değil.
Artık gideceksin , biliyorum, vakit geç oldu. Yatakta izin kalacak,
havada kokun ve yastığın üzerinde bir iki tel saçlarından.
Telaş içinde giyinmeye başlayacaksın.
diyeceğim, düzelteceksin. Dudaklarını boyarken, eğilip ensenden
öpeceğim. İçin sevgiyle dolacak. Gözlerin ışıl ışıl < üzülme, üzülme
diyeceksin, yine geleceğim.>
Ya gelmezsen? Hayır hayır geleceğine inanıyorum.
Yine gideceğini bilmek kötü. Dayanılmaz bir şey bu.
Hatırlıyorum; elini uzattın, dedin ve gittin.
Gözden kayboluncaya kadar baktım arkandan, sonra kapıyı kapattım,
bir başka kapı açıldı yalnızlığa.
Yürüyemiyordum, oturamıyordum. Yattım, uyuyamadım. Sanki
yerçekiminden kurtulmuştum, boşluktaydım, ağırlığım kalmamıştı.
Elimde, tam nabzımın üzerinde bir saat işliyordu her şeyden habersiz.
Çıkardım, duvara çarptım, parçalandı ve durdu.
Fakat sadece saatin sesiydi kaybolan.
Yoksa zaman ilerliyordu..
| | | | KLarK (şimdiye kadar 165 posta) | | 5.MEKTUP
Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var,
beklemek var. Şimdi nerdesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış
olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca
ya bekliyor ya bekletiyor insan. İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları
sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o? İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı
ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da
ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş
bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan. İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek!
Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere
değişmem. Bir ışığı var. bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç
zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
yine seni özlediğim içindir.
Seni bunca özlemesem; bunca sevmezdim ki!
|
Bütün konular: 268 Bütün postalar: 293 Bütün kullanıcılar: 9 Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse
|
|